Genel niteliği itibariyle hukuki işlemlerde hükümsüzlük hallerinden biri olan yokluk kavramı, bir hukuki işlemin kurucu unsurlarının bulunmaması, zorunlu şekil şartlarına uygunluk sağlanmaması yahut esaslı unsurlarından birinin eksik olması gibi durumlarda her zaman ve herkes tarafından ileri sürülebilmesi mümkün olan bir yaptırım, şeklinde tanımlanabilir. Türk Ticaret Kanununda yokluk yaptırımına ilişkin herhangi bir düzenleme mevcut olmasa dahi genel kurul kararlarının hukuki işlem niteliği itibariyle yokluk yaptırımına tabi olacağı öğretide ve uygulamada kabul edilmiştir.
Genel Kurul Kararlarının Yokluk Halleri
Geçerli bir genel kurul kararının mevcudiyeti için genel kurul toplantısının ve pay sahiplerinin toplantıda karar alması gerektiğini belirtmiştik. Bu iki kurucu unsurun geçerli bir şekilde gerçekleşmesi için kanunda belli düzenlemeler yer almaktadır. Dolayısıyla kanuna aykırı olarak toplanan bir genel kurulun aldığı kararlarında hukuk düzeninde tartışmalı olacağı aşikârdır. Bu doğrultuda toplantının çağrı usullerinde hukuka ve şekle aykırılıklar bulunması, çağrının tüm pay sahiplerine yapılmaması, çağrının yetkili olmayan kişi tarafından yapılması gibi çağrının yapılış şekli
ve içeriği bakımından geçerlilik koşullarını taşımaması durumları veya çağrısız toplanan genel kurul kararlarının geçerlilik koşullarını taşımaması durumları genel kurul kararının yokluğunu oluşturacaktır.
Genel kurul kararının kurucu unsurlarının mevcut olmaması halinde oluşan genel kurul kararının yokluğu, başlangıçtan itibaren bir genel kurul kararının mevcut olmadığını ifade eder.
Genel Kurul Kararlarının Yokluğunun İleri Sürülmesi
Yokluk durumunda, alınan genel kurul kararları hiçbir hüküm ve sonuç
doğurmaz. Ancak alınan kararın yoklukla sakat olduğuna dair tespit davası açılabilir. Bu davanın herhangi bir süreye tabi tutulabilmesi olanaklı olmamaktadır.
Hukuki menfaati olan herkes, yokluğun tespiti davası açarak veya itiraz
şeklinde genel kurul kararlarının yokluğunun ileri sürebilir. Belirtilmesi gereken bir diğer husus ise bu davanın belli bir hak düşürücü süre yahut zamanaşımına tabi olmayıp hakim tarafından resen dikkate alınması gerektiğidir.